Ana Sayfa Yayınlar

Yayınlar

Metaların Kerameti

Melda Yaman, Özgür Öztürk

İktisadiyatın kilit ve “sihirli” kavramı metanın, tarihsel ve çok boyutlu bir analizini yapıyor bu kitap. İlk insan toplumlarında metanın yerine dair tarihin ve antropolojinin bulgularından, klasik felsefede –Aristoteles’te– metanın “kerametine”…

“İçinde yaşadığımız kapitalist toplum, birçok yaşamsal nesnenin ve sürecin metalaştığı, her yanımızı alınıp satılan metaların kuşattığı özgül bir tarihsel dönem oluşturuyor. Önümüzdeki, arkamızdaki, sağımızdaki, solumuzdaki her şey meta – yiyecekler, içecekler, giysiler, evler, arabalar, toprak, su… Hatta neredeyse hava bile meta. (…) İnsanın ihtiyaçlarının sınırının olmadığı iddiasıyla, bu binlerce çeşit ürün bir “cennet” vaat ediyor. (…) Her şey için bu metalara muhtacız. Bilim epeydir meta üretiminin devindirici gücü olmuş durumda. Keza sanatın da meta dünyasının dışında kaldığını söylemek hayli güç. (…) Bir yandansa bize vaat edilen ‘cennet’ bir cehennem aynı zamanda. Doğru, metalara muhtacız ama metalara sahip olmaksa kendi canımızı, kanımızı, üretken gücümüzü meta haline getirmekten geçiyor ne yazık ki.”

İktisadiyatın kilit ve “sihirli” kavramı metanın, tarihsel ve çok boyutlu bir analizini yapıyor bu kitap. İlk insan toplumlarında metanın yerine dair tarihin ve antropolojinin bulgularından, klasik felsefede –Aristoteles’te– metanın “kerametine”… Modern ekonomi-politikte metanın kazandığı anlamdan, Marx’ın yönteminde ve Kapital’de metanın önemine; metaların fetiş karakterine ve sıradan bir meta olmanın “ötesine” geçen bir meta olarak paraya… Kadınların hane içindeki karşılıksız emeğinin metalaşma sürecinden istisna edilmesinin ataerki-kapitalizm ittifakındaki işlevine. Melda Yaman ve Özgür Öztürk, Ankara Dayanışma Akademisi’nde verdikleri derslerin ürünü olan bu kitapta, meta kavramı üzerinden bütün bir insanlık tarihi ve iktisat bilimi okuması yapıyorlar bir bakıma. Meta kavramı üzerinden, insan oluşumuzun olanak ve kısıtlarını sorguluyorlar.

Işığın Kirli Yüzü: Işık Kirliliği

Bülent Aslan

Işık kirliliği, ortamın (gecenin) doğal ışık miktarının yapay ışık (insan yapımı aydınlatma) kullanılarak ihtiyacın ötesinde değiştirilmesidir. Genişletirsek; ışığın yanlış yerde, yanlış yönde, yanlış miktarda ve yanlış zamanda kullanımına ışık kirliliği diyebiliriz. Yapay aydınlatmanın kullanılmasıyla birlikte başlamış, sanayileşmeyle genişlemiş ve tüketim toplumlarının yaratılmasıyla da bugün en üst seviyeye gelmiştir diyebiliriz.

Sanayi devrimiyle hayatımıza geri dönüşümsüz olarak giren ve modern hayat anlayışıyla perçinlenen bina ve sokak aydınlatmaları, fabrika ve ticari mülkiyet alanlarındaki aydınlatmalar, reklam panolarında kullanılan aydınlatmaların hepsi ışık kirliliğinin kaynaklarıdır. Yapay aydınlatmalardan ilk etkilenenler/rahatsız olanlar, gökyüzü gözlemcileri, yani astronomlardır. Astronomlar, milyarlarca yıl önce kaynağından çıkan ışıkları algılamak isterler. Bunun için de gecenin karanlığına ihtiyaç duyarlar; çünkü ortamdaki artan ışık miktarı, algılanmak istenen bu çok zayıf ışıkların görülmesine engel olur. Bu anlamda, yapay aydınlatmanın artmasıyla, astronomlar için karanlık gökyüzü kirlenmiş olur.

Geçen zaman içinde, şehirlerin gelişmesi sonucunda yapay ışık miktarının ve buna maruz kalınan sürenin artmasıyla, ışığın ekonomiye, ekolojik dengeye, doğal/vahşi hayata ve insan sağlığına olan etkileri de fark edilir olmuştur. Bu anlamda, ışık kirliliği farklı bilim dallarının ortak çalışma konusu hâline gelmiştir. Ama yine de, ışık kirliliğinin göstergesi olarak kullanılan gece gökyüzü parlaklığı ölçümlerinin küresel dağılımının düzensiz olması nedeniyle ışık kirliliğinin dünya üzerindeki büyüklüğü tam olarak bilinmemektedir. Bu sorunu aşmak için 2016 yılında yapılan ve yüksek çözünürlüklü uydu görüntülerinin kullanıldığı bir çalışma, Dünya nüfusunun %83’ünden, Avrupa ve Amerika nüfusunun %99’undan fazlasının ışık kirliliği altında yaşadığını göstermektedir!

Ayrıca, Dünya nüfusunun üçte biri, Avrupalıların %60’ı ve Kuzey Amerikalıların %80’i bulundukları yerlerdeki ışık kirliliği nedeniyle Samanyolunu göremiyor! Şehirlerin gelişmesi ve aydınlatmalarının artmasıyla olumsuz etkiler ihmal edilemez noktalara gelmiş, önlem alınması kaçınılmaz olmuştur. Bu da ancak, kural yapıcıların dikkatinin bu noktaya çekilmesiyle ve toplumsal farkındalığın arttırılmasıyla mümkündür. Bu anlamda ışık kirliliği, “çözümü yerel olan küresel bir sorun”dur ve dünyanın her yerinde özellikle de gelişmiş ve nüfusun çok olduğu büyük şehirlerde karşımıza çıkar. İleri bilim ve teknolojiye sahip birçok gelişmiş ülkenin aynı zamanda “gelişmiş” ışık kirliliği sorunu vardır ki bunun nedeni bilim ve teknolojinin yanlış uygulamaları ve yanlış yönetimidir. Ancak, bu ülkelerin çoğu sorunu fark etmiş ve ışık kirliliği ile mücadele için yasal önlemler almaya başlamışlardır.